“`html
Empati Gerçekte Ne Anlama Geliyor?
Bir arkadaşınız sizi arayıp işten kovulduğunu söylediğinde içiniz burkuluyor mu? Yoksa hemen “Ne yapacaksın şimdi?” diye planlar mı yapmaya başlıyorsunuz? İşte tam da bu noktada empatinin iki farklı yüzü devreye giriyor.
Çoğumuz empatiyi “kendini karşındakinin yerine koymak” olarak biliriz. Fena değil ama hikayenin sadece yarısı bu. Gerçekte empati, duygusal empati ve bilişsel empati olmak üzere iki ana koldan çalışan bir beceri. Sanki bir orkestrada hem kalp hem de beyin enstrüman çalıyor gibi.
Duygusal empati, arkadaşınızın sesindeki o çaresizliği duyduğunuzda kendi göğsünüzde hissettiğiniz sıkışmadır. Onun üzüntüsü sizin üzüntünüz olur. Bilişsel empati ise daha analitik: “Hmmm, bu arkadaşımın önümüzdeki ay kirayı ödeyememe ihtimali var. Belki ailesine söylemekten utanıyordur. İş arama süreci onu yoracak…” gibi düşünceleri kapsıyor. Yani şöyle düşünün: Biri ağlarken yanında ağlamak duygusal, neden ağladığını anlamak ise bilişsel empatidir.
İkisini birlikte kullanabildiğinizde işte o zaman gerçek anlamda yanında olabiliyorsunuz insanların. Sadece duygusal empati kurarsan tükenmişlik yaşayabilirsin; sadece bilişsel empati kurarsan robota dönüşürsün. Denge kurmak, işte asıl numara orada.
Empati ile Sempati veya Merhamet Arasındaki Fark Nedir?
Bu üç kelime Türkçe’de öyle iç içe geçmiş ki bazen hangi duyguda olduğumuzu kendimiz bile bilemiyoruz. Gelin bunu hastane koridorunda geçen bir sahneyle anlatayım.
Ameliyat sonrası odasında yatan bir hasta ziyaretçilerini kabul ediyor. İlk gelen arkadaşı kapıdan girer girmez yüzünü buruşturur: “Ayyy çok üzüldüm senin için, ne yazık…” der ve başını iki yana sallar. Bu sempatidir. Acıma duygusu var, evet. Ama mesafeyi koruyor. Sanki “Ben sağlıklıyım, sen hastasın” ayrımını çiziyor.
İkinci ziyaretçi gelir, kolundan tutar, gözlerinin içine bakar: “Çok korkmuş olmalısın. Ben olsam çıldırırdım herhalde…” der. Sesi titriyordur belki. İşte bu empatidir. O korku, o belirsizlik duygusunu kendi içinde hissediyor. Duygusal olarak aynı gemideler.
Üçüncü ziyaretçi ise şöyle der: “Yarın sana evde pişirdiğim çorbayı getireceğim. Hastanede yemek yenir mi? Bir de doktorunla konuşayım mı, ikinci görüş almak ister misin?” Bu merhamettir. Sadece anlamak veya hissetmek değil, somut olarak harekete geçmek. Yardım elini uzatmak.
Her üçü de değerli tabii. Ama empati olmadan sempati sığ kalır, merhamet ise işin ihtiyacını tam karşılayamayabilir. Gerçek bağlantı, önce anlamaktan, sonra hissetmekten, ardından harekete geçmekten doğar.
Empati Beyinde Nasıl Çalışır? Bilimsel Temeller
Karşınızdaki birinin yüzüne bakıp onun üzgün olduğunu anında anlayabiliyorsunuz değil mi? Bunu size kimse öğretmedi aslında. Beynin derinliklerinde sessizce çalışan minik bir mekanizma var: ayna nöronlar.
İtalyan bir araştırma laboratuvarında maymunlar üzerinde çalışırken keşfettiler bunu 1990’larda. Bir maymun ceviz kırarken beyninin belirli hücreleri ateşleniyordu. Ama şaşırtıcı olan şuydu: Başka bir maymunun ceviz kırdığını izlerken de aynı hücreler harekete geçiyordu. Sanki beyni “Ben de yapıyorum bunu” diye simülasyon çalıştırıyor gibiydi.
Bizim beyinlerimiz de benzer şekilde çalışıyor. Birinin ağladığını gördüğünüzde sizin ağlama devreleriniz hafifçe de olsa aktif oluyor. Yani empati, aslında bir tür nörolojik taklit. Evrimsel olarak bakarsanız çok mantıklı: Grubunuzdaki bireylerin ne hissettiğini anlamak hayatta kalmak için kritikti. Kim tehdit altında, kim mutlu, kim hasta… Bunları hızlıca kavramak sosyal hayatın temelidir.
Prefrontal korteks devreye girdiğinde ise işler biraz daha karmaşıklaşır. Bu bölge “Dur bir dakika, bu benim duygum mu yoksa onun duygusu mu?” ayrımını yapmanızı sağlar. Limbik sistem ise duyguların yoğunluğunu ayarlıyor. 2020’de yapılan bir fMRI çalışması gösterdi ki empatik insanların prefrontal korteksleri daha aktif çalışıyor. Yani empati hem otomatik bir refleks hem de bilinçli bir tercih aslında.
Güzel haber şu: Bu beyin devreleri esnek. Yani empatiyi geliştirebilirsiniz. Nasıl spor yaparak kaslarınızı güçlendirebiliyorsanız, empati de bir kas gibidir – çalıştırdıkça büyür.
Empati Eksikliği Hayatımızı Nasıl Etkiler?
İş yerinde bir toplantıda sunumunuzu yaptınız. Bitirdiğinizde müdürünüz hiçbir şey söylemeden telefonuna baktı. Hani şu “eline sağlık” bile demediği anlardan. İçinizde bir şeyler burkuldu değil mi? İşte bu, empati eksikliğinin günlük hayattaki küçük ama kalıcı yaralarından biri.
Ofislerde empati yokluğunun maliyeti çok ağır aslında. Ekip içi çatışmalar kronikleşiyor, insanlar “değer görmüyorum” diyerek istifa ediyor. 2019’da yapılan bir araştırma gösterdi ki çalışanların %92’si empatik liderlerle çalışmak istediklerini söylüyor. Ama sadece %50’si böyle bir liderlik gördüklerini belirtiyor. Bu fark, işten ayrılma oranlarına doğrudan yansıyor.
Evde durum daha da hassas. Çocuğunuz okulda bir sorun yaşamış, eve gelmiş ve anlatmaya çalışıyor. Siz ise “Boş ver, büyütme” diyerek geçiştiriyorsunuz. O an belki pratik bir çözüm gibi görünür ama çocuk şunu öğrenir: “Duygularım önemsiz.” Yıllar sonra ergenlikle birlikte size hiçbir şey anlatmayan bir çocuğunuz olduğunda şaşırırsınız. Oysa sorunun kökü o ilk görmezden gelmelerdeydi.
Romantik ilişkilerde de empati eksikliği sessiz bir ilişki katili. “Bugün çok yorgunum” diyen eşinize “Herkes yorgun, ben de öyleyim” diye cevap verdiğinizde küçük bir çatlak oluşur aranızda. Zamanla bu çatlaklar derinleşir. Yan yana yatıp yine de yalnız hisseden çiftlerin hikayesi çoğu zaman burada başlar.
Sosyal hayatta ise empati eksikliği sizi o “bol tanıdığı ama dostu olmayan” kişiye dönüştürür. Yüzeysel sohbetler, samimiyetsiz ilişkiler… Bir yerlerde bir şeyler eksik kalır hep.
Empatik Dinleme Nedir ve Nasıl Yapılır?
Dinliyorum diyoruz ama çoğu zaman sadece cevap sırası bekliyoruz değil mi? Karşıdaki konuşurken kafamızda kendi hikayemiz dönüyor: “Aynen ya, ben de geçen hafta…” Ya da hemen çözüm üretme moduna geçiyoruz: “Bak şimdi şöyle yap…”
Empatik dinleme bunların hiçbiri değil. Şöyle düşünün: Karşınızdaki kişi bir nehir gibi akıyor. Siz de o nehrin kıyısında sessizce oturup sadece akışını izliyorsunuz. Ne baraj kurmaya çalışıyorsunuz ne de yönünü değiştirmeye. Sadece oradasınız, tam anlamıyla.
İlk kural: Telefonunuz cepte kalmalı. Hatta ekranı aşağı bakacak şekilde. Gözleriniz karşınızdaki insanda olmalı. “Ama acil bir mesaj gelebilir” diyorsanız, o zaman aslında dinlemiyorsunuz demektir. Aciliyetler her zaman vardır. Ama o anki insan için o an acil misiniz?
İkinci kural: Cümleyi kesmeyin. Bazen insan düşünmek için duraksıyor. O sessizlik sizi rahatsız edebilir, içinizden “ben bir şey söyleyeyim” diye geçebilir. Etmeyin. Bırakın o sessizlik olsun. Orada önemli şeyler pişiyor.
Üçüncü kural: Hemen çözüm sunmayın. “Şunu yap, bunu dene” demeden önce duygularını doğrulayın. “Bu gerçekten zor olmalı” ya da “Kafan çok karışmış gibi görünüyor” gibi basit bir onay cümlesi bazen saatlerce tavsiyeden daha değerlidir.
Dördüncü kural: Konuyu kendinize çekmeyin. Benim de başıma geldi sendromu çok yaygın. “Aynen ya ben de geçen sene…” diyerek lafı ele geçirdiğiniz anda empati biter, ego başlar. Karşınızdaki hikayenin merkezi olmalı, siz sadece destekleyici rol.
Beşinci kural: Duyguyu yansıtın. “Anladığım kadarıyla şu an hem kızgın hem de hayal kırıklığına uğramış hissediyorsun” dediğinizde karşınızdaki kişi gerçekten duyulduğunu hisseder. İşte o an bağ kurulur.
Yanlış dinleme örneği mi istiyorsunuz? Şöyle: Arkadaşınız işinden şikayet ediyor. Siz: “Bırak o işi zaten, benim tanıdığım var, ben sana ayarlayayım.” Çözüm odaklı ama empatisiz. Belki arkadaşınız sadece biriyle paylaşmak istiyordu. Belki sadece “anlaşılmak” istiyordu.
Aktif Dinleme Teknikleri
Tekniklerden bahsedelim o halde. Çünkü empati soyut bir kavram değil, somut davranışlara dönüştürülebilir bir beceri.
Göz teması: Ama dikkat, bakmak ile dik dik bakmak arasında fark var. Doğal bir göz teması kurmalısınız. Arada başka yere bakmanız normal ama genel olarak odak karşınızdaki insanda olmalı.
Örnek diyalog:
— “Bugün patronumla tartıştım.”
— (Gözleri karşısındakinde) “Hmm, dinliyorum. Ne oldu?”
Beden dili: Kollarınız kapalı değil açık olmalı. Hafifçe öne doğru eğilmek ilgi gösterir. Kafanızı hafif sağa sola sallamak “devam et, anlıyorum” mesajı verir.
Örnek diyalog:
— “Her şey aynı anda geldi üstüme.”
— (Öne eğilerek) “Çok yorucu olmalı böyle bir dönem…”
Parafraz etme: Yani yansıtma. Karşınızdakinin söylediklerini kendi kelimelerinizle tekrar ederek anladığınızı gösterirsiniz.
Örnek diyalog:
— “Artık işe gitmek istemiyorum, her sabah midemin bulandığını hissediyorum.”
— “Anladığım kadarıyla iş yerindeki ortam seni bu kadar etkilemeye başladı.”
Açık uçlu sorular: “Evet” ya da “hayır” ile cevaplanamayan sorular sorun. Bu, kişinin daha derin düşünmesini ve kendini ifade etmesini sağlar.
Örnek diyalog:
— “Patronum beni dinlemiyor.”
— “Bu seni nasıl hissettiriyor?”
— “Görünmez gibi… Sanki orada değilim.”
— “Peki bu durum ne zamandan beri böyle?”
Bu teknikleri yarın sabah bir konuşmada deneyebilirsiniz. Telefonu kapatın, karşınızdakine bakın, sadece dinleyin. Sonuçları sizi şaşırtabilir.
Empati Kasını Güçlendirmek: 8 Kanıtlanmış Yöntem
Empati geliştirmek için “kitap okuyun” demek kolay. Ama hangi kitap? Nasıl okuyacaksınız? Detaylar şeytanda gizli. Gelin bu 8 yöntemi derinlemesine inceleyelim.
1. Farklı Bakış Açılarına Maruz Kalın
Hep aynı haber sitelerini mi okuyorsunuz? Sol görüşlüyseniz sağ görüşlü bir köşe yazarı okumayı deneyin. Sağ görüşlüyseniz sol görüşlü birini dinleyin. Konu politika olmak zorunda değil: Farklı din, farklı kültür, farklı yaşam tarzı… Ne kadar çeşitlilik o kadar empati.
Neden işe yarıyor? Çünkü beyin “doğru var yanlış var” ikiliğinden çıkıp “herkesin bir hikayesi var” gerçeğine ulaşıyor. Bir anda karşıtınız düşman olmaktan çıkıp “farklı yaşantısı olan biri” oluyor.
2. Gönüllülük Çalışmaları Yapın
Hayır kurumlarında zaman geçirmek sadece “iyi bir iş” değil, aynı zamanda empati antrenmanı. Psikolojik olarak bakarsanız, dezavantajlı gruplarla zaman geçirdiğinizde kendi ayrıcalıklarınızı fark ediyorsunuz. Bu farkındalık ego duvarlarını yıkıyor.
Bir çocuk eğitim merkezinde gönüllü olduğunuzda, eğitime erişimin ne kadar kırılgan bir şey olduğunu görüyorsunuz. O çocukların gözlerindeki parıltı, sizin “aman bugün üşendim” dediğiniz şeylerin onlar için ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor.
3. Farkındalık Meditasyonu – Özellikle Şefkat Meditasyonu
Stanford Üniversitesi’nde 2013’te yapılan bir araştırma, şefkat meditasyonu (compassion meditation) yapan bireylerin empati skorlarının önemli ölçüde arttığını gösterdi. Nasıl yapılır? Oturur, gözlerinizi kapatır ve zihninizde sevdiklerinizi düşünürsünüz. “Mutlu olsunlar, sağlıklı olsunlar” diye niyetlerde bulunursunuz. Sonra bunu tanımadıklarınıza, hatta sizi rahatsız eden insanlara genişletirsiniz.
Başta garip gelebilir. “Niye bana kötü davranan birine iyi dileklerde bulunuyorum?” diye düşünebilirsiniz. Ama düzenli yapıldığında beyninizdeki empati devreleri kelimenin tam anlamıyla genişliyor.
4. Yargılamadan Gözlemleme Pratiği
Trafikte önünüzü kesen adam sinir bozucu değil mi? Ya da markette kasada uzun uzun konuşan teyze… Ama bir deneyin: Yargılamak yerine merak edin. “Acaba bu adamın acil bir yere mi gitmesi gerek?” ya da “Bu teyze belki bugün kimselerle konuşmamıştır, kasadaki kişi onun tek sosyal teması.”
Bu pratik, otomatik yargı mekanizmanızı yavaşlatır. Her davranışın arkasında bir hikaye olduğunu hatırlatır size.
5. Kendi Duygusal Farkındalığınızı Artırın
Başkalarının duygularını anlamak için önce kendinizinkini anlamalısınız. Duygularınıza isim verin. “Kötüyüm” yerine “Şu an hayal kırıklığı, biraz da çaresizlik hissediyorum” deyin. Bu ayrıntı çok önemli. Çünkü duyguları etiketleyebildiğinizde kontrol altına alabiliyorsunuz.
Günlük tutmak bu konuda mükemmel bir araç. Akşamları 5 dakika: Bugün ne hissettim? Neden? Bu duygular bedenimde nerede hissettirdi kendini?
6. Edebiyat ve Sinema – Ama Karakter Psikolojisine Odaklanarak
“Kitap okuyun” demiyorum. “Karakterlerin içsel dünyasına dalın” diyorum. Romanlar beyniniz için empati simülasyonudur. Bir karakterin düşüncelerine girdiğinizde o kişinin bakış açısını deneyimliyorsunuz. Bu, gerçek hayattakinden daha güvenli bir ortamda empati geliştirmenizi sağlıyor.
Film izlerken sorular sorun kendinize: Bu karakter neden böyle davrandı? Onun yerinde olsam ben ne yapardım? Geçmişi bu kararlarını nasıl etkiledi?
7. Zor Konuşmaları Ertelemeyin
Empatinin en çok ihtiyaç duyulduğu an, çatışma anlarıdır. Ama tam da o anlarda içimize kapanırız. “Sonra konuşuruz” deriz. Oysa o “sonra” hiç gelmez. Zor konuşmaları ertelemek empati kasınızı zayıflatır. Karşı tarafa “Şu konuda anlamadığım bir şey var, seninle konuşabilir miyiz?” diye sormak bile büyük bir adımdır.
8. Geri Bildirim Alın ve Empatik Olmadığınız Anları Fark Edin
Güvendiğiniz birine sorun: “Sence ben insanları dinlerken nasılım? Daha empatik olabilir miyim?” Bu soru cesarettir. Çünkü cevabı duymak rahatsız edici olabilir. Ama ancak kör noktalarınızı gördüğünüzde gelişebilirsiniz.
Ayrıca kendi davranışlarınızı gözlemleyin. Hangi durumlarda sabırsızlanıyorsunuz? Hangi kişilere karşı daha az empatik davranıyorsunuz? Bu farkındalık değişimin başlangıcıdır.
Günlük Empati Egzersizleri: 10 Dakikada Yapılabilecekler
Teori güzel de pratiğe dökelim artık değil mi? İşte sabah kahvenizi içerken ya da akşam yatmadan önce yapabileceğiniz mini egzersizler.
Metroda/otobüste bakış egzersizi: Karşınızda oturan kişiye bakın (rahatsız etmeden tabii). O kişinin o gün neler yaşamış olabileceğini hayal edin. “Acaba işe mi gidiyor? Belki bir randevusu var. Ya da hastaneden geliyor olabilir. Yüzünde bir yorgunluk var…” Bu 2-3 dakikalık hayal kurma bile empatik düşünme kasınızı çalıştırır.
Günlük tutarken perspektif değiştirme: Günün sonunda bir olayı yazarken, sadece kendi bakış açınızı değil karşı tarafın bakış açısını da yazmayı deneyin. “Bugün patronumla tartıştım. Onun perspektifinden: Muhtemelen çok stresli, üst yönetim baskı yapıyor olabilir…”
Geçmiş tartışma analizi: Geçen hafta birisiyle tartıştınız mı? O anı zihninizdeki gibi canlandırın ama bu sefer karşı tarafın hissetmiş olabileceği duyguları yazmaya çalışın. “O an ben bağırdığımda muhtemelen kendini küçülmüş hissetti…” Bu retrospektif empati bile ilerideki davranışlarınızı değiştirir.
İyi niyet varsayımı egzersizi: Sizi sinirlendiren birini düşünün. Şimdi o kişinin niyetinin kötü olmadığını varsayarak davranışını açıklamaya çalışın. “Arkadaşım beni aramadı, çünkü beni umursamıyor” yerine “Belki o da çok yoğun, belki ailevi bir sorun var…” Hemen inanmak zorunda değilsiniz ama bu zihni esneklik sağlar.
Minnettar olma listesi – başkaları üzerinden: Her akşam üç kişi düşünün ve o kişilerin hayatınıza ne kattığını yazın. Bu, başkalarının değerini görmeyi alışkanlık haline getirir.
Bu egzersizler sıkıcı değil aslında. Bir süre sonra doğal bir alışkanlık haline geliyor. Ve fark ediyorsunuz ki empati bir anahtar gibi: Hangi kapıyı açtığınızı siz seçiyorsunuz ama açılmayan kapı kalmıyor.
Çocuklarda Empati Nasıl Geliştirilir?
Çocuğunuz oyun alanında başka bir çocuğun oyuncağını aldı mı hiç? Ya da kardeşi ağlarken umursamadan oynamaya devam etti mi? Normal. Çocuklar empatik doğmazlar, empatik yetiştirilirler.
Empati 2-3 yaşlarında filizlenmeye başlar. Ama tam anlamıyla gelişmesi için bilinçli bir çaba gerekir. İşte ebeveynler için somut adımlar:
Duyguları adlandırın: Çocuğunuz ağladığında “Üzgünsün, değil mi?” deyin. Mutlu olduğunda “Çok sevindin!” deyin. Bu basit etiketlemeler çocuğun kendi duygularını tanımasını sağlar. Kendi duygusunu tanıyan çocuk, başkasının duygusunu da tanıyabilir.
Kitaplardaki karakterlerin duygularını konuşun: Masal okurken duraksayın: “Sence bu karakter şimdi nasıl hissediyor? Neden üzgün?” Çocuk cevap verirken empati kasını çalıştırıyor aslında.
Model olun: Çocuklar taklit ederler. Siz eşinize, komşunuza, garsonunuza nasıl davranıyorsanız çocuğunuz onu öğrenir. “Lütfen” ve “teşekkür ederim” sadece nezaket değil, başkasının emeğini görmenin ifadesidir.
Sorumluluk verin: Bir evcil hayvan beslemek, bitkiye su vermek, kardeşinin odasını toplarken yardım etmek… Bunlar çocuğa başka canlıların ihtiyaçları olduğunu öğretir.
Çatışmalarda arabulucu olun, hakem değil: İki kardeş kavga ettiğinde “Kim başlattı?” diye sormayın. “İkiniz de kızgınsınız. Birbirinize ne hissettirdiğinizi anlatmayı dener misiniz?” deyin. Bu, çocuklara empati üzerinden çözüm bulmayı öğretir.
Farklılıkları normalleştirin: Farklı renkten, dinden, dilden insanlarla tanıştırın çocuğunuzu. “Herkes farklıdır ve bu güzel” mesajı empati için zemin hazırlar.
Empatik çocuk yetiştirmek sabır işi. Ama bu çocuklar büyüdüklerinde sadece başarılı değil, aynı zamanda iyi insan oluyorlar. Ve iyi insanlara ne kadar ihtiyacımız var değil mi?
İş Yerinde Empati: Liderlik ve Takım Dinamiklerinde Rolü
Toplantıda projeniz reddedildiğinde müdürünüz “Olmuyor işte, yeniden yap” mı dedi? Yoksa “Emeğin ortada ama şu noktalar hedefle örtüşmüyor, birlikte bakalım mı?” mı dedi? İkincisini söyleyen müdürünüz varsa şanslısınız. Çünkü empatik liderlik artık lüks değil, zorunluluk.
Harvard Business Review’ün 2021 araştırmasına göre empatik liderlerin ekiplerinde yaratıcılık %61 daha yüksek, çalışan bağlılığı ise %76 daha fazla. Neden? Çünkü insanlar görüldüklerini ve duyulduklarını hissettiğinde risk almaya cesaret ediyorlar.
Empatik lider ne yapar?
- Ekip üyesinin kötü bir gün geçirdiğini fark eder ve “Bir sorun mu var, konuşmak ister misin?” diye sorar
- Hata yapıldığında önce “Ne oldu, neden böyle bir karar aldın?” diye sorar, suçlamaz
- Esneklik gösterir. Evde hasta çocuğu olan çalışanına uzaktan çalışma izni verir
- Başarıları bireysel olarak takdir eder. “Aferin ekip” değil, “Mehmet, senin o rapordaki detay çok işimize yaradı” der
Takım içinde empati nasıl yaratılır?
Ekip toplantılarında sadece iş konuşmayın. Haftanın başında herkes 2 dakika “hafta sonu ne yaptı?” anlatsın. Bu mini paylaşımlar bile insanları birbirine yaklaştırır.
Proje bitimlerinde “Ne iyi gitti? Ne zorlandık?” soruları sorun. Ama suçlayıcı olmadan. Herkes duygularını ifade etsin. Zorlandığını söyleyen kişiye “Neden daha önce söylemedin?” değil “Nasıl destek verebilirdik?” deyin.
Çatışmalarda taraf tutmayın. İki çalışan arasında problem varsa ikisini de dinleyin. “Anladığım kadarıyla sen şunu hissettin, sen de bunu…” diyerek duygularını yansıtın. Çözüm onlardan gelsin.
Ofiste empati kültürü oluşturmak zaman alır ama bir kere oluştuğunda tüm dinamikler değişir. Stres azalır, verimlilik artar, işten ayrılmalar düşer. Empati, excel tablolarında görünmez ama sonuçları kesinlikle görünür.
Empati ve Teknoloji: Dijital İletişimde Empati Mümkün mü?
WhatsApp’tan arkadaşınıza “Tamam” mı yazdınız yoksa “Tamam 😊” mı? Fark var değil mi? Dijital çağda empati garip bir şekilde hem zorlaştı hem de yeni yollar buldu.
Mesajlaşırken yüz ifadesi, ses tonu, beden dili yok. Sadece kelimeler var. Bu yüzden yanlış anlamalar had safhada. “İyi” yazdığınızda karşı taraf bunu “kızgınım ama söylemiyorum” şeklinde okuyabiliyor.
Dijital empatinin kuralları:
Tonunuzu netleştirin: Emoji kullan